masal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
masal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5/15/2013

Yazıcı ve Çizicilerde İnecek Var.

Yazıcı ve Çizicilerde inecek var.
Rüyacı Baba bir düş koy gönlüme
yazılardan ve çizilerden geride.
Uzunca vakit uzak durdum çocuk kitaplarından. Çocuk kitaplarından demiyleyim yayın evlerinden.
Vakit dar herkesin işi acele. Piyasayı sallamak kitap kitap diye ölen insanları kitaba boğmak için
bir çırpıda iş çıkarmak gerekli ya....devamını sonra yazarım.
Kitaplar mutlu yayın evleri mutsuz etti. Çocuk kitaplarını neden resimlerle süslerler. Kelimeler her şeyi anlatırken çocuklara bu eziyet neden.
Nihayetinde illüstratör denen insan, imgeci, görselleştirişim elemanı, desinatör yada bileği, kara kalemi kuvvetli insan, çizer; adına siz ne derseniz. Ben çizer diyorum.
İstediği ücreti hak etmeyen, gereksiz, sayfalarda fontlardan arta kalan yerleri boş görünmesin diye, doldurmak için şeyler çiziktiren insan.
Bu nedenle kağıtçının ihtiyacı olduğu kadar yada matbaanın ihtiyacı olduğu kadar paraya ihtiyaç duymaz. Fatura ödemez. "Tüccar değildir çünkü" Kağıt kalem almaz. yemez, içmez, aldığı ücret haram, allamadığı ücret kırpılıp kırpılıp yıldız oluyor.
Daha basımda ve projelerde bu varlıkla çalışmayacağınız için. çokta muhatap olmaya, ücretini zamanında ödeyip rahatlatmaya gerek duymazsınız.
Nihayet de yazı ve resim olmadan kâğıt sadece kâğıt.
İnsan şakıyan kuşlardan sıkılır mı. Sıkıldım. Usandım.
Nihayetinde kendim yazmaya kendim çizmeye karar verdim. Çok yetenekli değilim. Vasatım lakin vasat a şans vermek gerek.
Ulaşabileceği noktaya varmaya hayli işi ve sayfası var. Bir dolu resim bir o kadar dolu az kelime. ondan evvel Yüklerden de kurtulmak gerekli ya. Yükleri atmalıyım sırtımdan. Uygun mühlet kapatmalıyım sandığa. Bir süre daha uzak kalmalıyım yayın evlerinden,
öykü masal kitaplarından.
Son dönemde resimlemek istemediğim kitaplar ın içerikleri, bu karara vesilede pay sahibi ama küçük bir pay. Onlara da değinmek istiyorum. Daha doğrusu sebeplerine.
İçerisinde dini ögeler barındıran kitapları çocuklar için uygun bulmuyorum ve resimlemiyorum. Büyükler içinde uygun bulmuyorum ama büyükler o mevzuda tercih yapabilecek konumdalar.
Her öyküden kitap olmuyor. Tarifle resim çizilmiyor. Çocukta bak bu yanlış bu doğru dendikçe hep yanlışı merak ediyor. Çocukluğunu yaşamadan dindar, oyuna başlamadan davut olup oyunun tadını hayli kaçırıyor.  Öyküyü okumak ruhunu mevkini koklamak gerekiyor ne yazık ki; bir macera yaşatmadan netice vermek insanı tatmin etmiyor. Merak hayli ehemmiyetli bir mevzu. özünde çocuk olmak o zekada ve algıda olmak büyüklerin erişemeyeceği bir nokta. Zannetmem ki siz bu zekayı  bir kaç kelimeyi bir araya getirerek çözümleyeceksiniz.
Çıkan işler ise sadece yayın evinin yada yazarın olmuyor. Yazarın, çizerin, yayın evinin ve çocuğun ortak ürünü olması doğru olan.
baskılarına değinmek bile istemiyorum. ne bileyim çocukken kitaplardaki resimlerde kaybolurdum. bir masal bin masal olurdu..

İllüstrasyon (Walter Crane 1886)

8/08/2010

Bağ Bozumu
















(İllustrasyon: Willy Pogany
1913 te londra baskılı  kitabın en sevdiğim karelerinden biri. Masal okumayı sevenler için "Türk peri masalları" olarak 1991 yılında Engin Yayıncılık tarafından 2 cilt olarak basıldı. Halen piyasada yada sahaflarda bulmak mümkün. Bağzı öyküleri yarım olması sizi üzmesin, çok keyifli masallar var.
1901 basımı başka bir tane daha lakin onu henüz göremedim. ingilizceden türkçeye ne yazıkki ilk basımından kalan sayfalarla bukadar çevrilmiş..
Kitabın Adı: Forty-Four Turkish Fairy Tales

Derleyen.Dr. Ignácz Kúnos
kitabı hazırlayan : George G. Harrap)
Aslında kitabı resimleyen sanatçıdan bahsedecektim, ama kitap daha mühim geldi. İnternetten nasıl olsa ressam hakkında epeyce bilgi bulursunuz.  Sonra yemekte yapacağım ama  yarım öyküm ile biraz oyalanalım :)


“Bir kadeh şarapta, yılın tozunu ve yılın gölgesini yudumlarken yine geçmişin ellerinden zevk alırız.”
I.
Yeni tadılacak fıçıda elenen, süzülen şarapta bazen küf tadı alırsınız. tam bozulmamıştır lakin tadıda beyhude.  Biraz ahşap; biraz üzüm. Hayat geçer kafanızdan, bir ekşimeyi, vukuatı veya nihayeti koklayıp hüzünlenirsiniz usulca. Ahşabın tadı bizdendir. Üzümün tadı ise hayatta meşgale. Fıçıya basıp bize yakın olması beklenir üzümden. Bizim gibidir bakarsanız bağın kenarından, tane tanedir. Var olmaya, olgunlaşmaya, şerbetlenmeye heves duyar, güneşi, suyu sever. Mevsimin ne getireceğini bağcıda bilmez, bağda. İş şaraba gelince; nihayettir ve haktır bizce.

1/27/2010

Yeşilde sevda.








Bu uçsuz bucaksız dünya içinde, bil ki,
Mutlu yaşamak iki türlü insana vergi;
Biri iyinin kötünün aslını bilir,
Öteki ne dünyayı bilir, ne kendini.
ÖMER HAYYAM


Terzi ve ayakkabıcı Recep ustalar.
Çıraklık barındırmazlar içlerinde. Ustalıkları ellerinde, gönüllerinde, tezgâhlarında yemyeşil.
Ve sarıçiçekleri vardı yakalarında. Tebessümlerinden sızan ermişliğe dokunmak kalır müşterilere.
Eş dosttu selamladıkları. Günaydının ve iyi günün çocuklarıydı içlerinde yeşerttikleri hüzünler.
Bilmeceydi, keyifti çalışırken dinledikleri rast, uşak. Bir tiryakilik bulaşırdı ellerinden; izlerken, koklarken dükkânlarının havasını. Eskimişlik dururdu raflarının birinde, birde sezemediğimiz, mutedil sevdaları vardı.

Yeşil bir hırkanın çekişmesiydi tavla zarlarının yuvarlanırken ki kaderi.
Terzi recep yeşil hırkayı omuza atıp ayakkabıcının vitrininin önünde durdu bir bakış attı gözlüğünün üstünden, ayakkabıcı recep ustaya.göz göze gelince kafa salladı her ikiside.

9/22/2009

Şarap

yarışmadan çok bahsettim. günüde eski bir öykümle bitireyim istedim."Şubat 2007 de yazdığım Şarap"

“Özünde insan saklar.

Üzerine söylenecek söz yok, hayatın

süsü kısaca.

Lazım değildir; günden zevk almaya vesiledir.

Yudumda; toprağı, tezeği, teri, küfü, güneşi, aşkı, efkârı saklar.”

Gün heveslidir. Sırtımda toparlaya bildiğim kadar çalı çırpı türkülerle halleşirken, öfkem derinlerde fırsat kollar. Bir yolu giymektir, taze bir ele varmaktır kavgası. Gün batar içime, sabaha yakınken,

“Bugün!” derim.

Bahçelerin yelleri, anızlar arasından kuruları biriktirir evin avlusuna. Kış okşar geceyi. Yarın kar günüdür. Yüzümü keser ayaz. Yaralarımı siler, besbeter kanatır içimi.

Kimsenin duyarı yok, bakar gözleri.

“Ruhsuzlar!..”


Geçen yazdı yine gitme halleri doğardı sabahla.

Günü selamlayan Cevahir, delicedir. Yılanlar keserdi bağda önünü. Ölüme bakar susar. Cevabı bilirce çatar kaşlarını. Konuşur pulları kadar kelime eder. Çatal diller sözcükleri sarar usul usul


5/10/2009

İğne iplik efendisi.




Mevsim güz, anne kız, merdivenin altı masal, üstü kör imiş. Zaman kul, insan efendi, kedi vezir, fare kral, toprak aç, yoksullar tokmuş. Beklenen olmuş vaka gelmiş insanın avucuna kubur u sürüp ol demiş ve olan olmuş. Marifet i olana pir, parası olana köle düşmüş.
Şarapları ve sevdaları bol, yokuşları yorgun şehrin insanları. Görmek yaşamak nasip oldu ise ne mutlu. Yaşamayanlar, size zor.
Hepimizin teni muhtaç, hepimizin kışı, yazı eline bakar. İdris ten el almak komşu olmak mı maksadı. Bu denli didinmesi çalışması ve susması. Diğerlerinin tezgâhı şaşalı kalabalık ve pazarlıklı. Kimsenin görmediği ama herkesin uğradığı taburesi nede huzurlu. Soba üstünde hazır çaydanlık, yanı başında bakışıyla demler dolduran çırak. bu sessizlik kaç fersah. Astarı gümüş ceketler cepleri boş, içini dolduran insan, kapıdaki kediler ne kadar zengin.