7/11/2013

BAŞ- LIK- SIZ DEMOKRASİ:

İdeoloji, din, siyaset, makam, örf, adet, töre, ülke, para.
Kaç insan öldürür.
Bunlar için kaç çocuk öldürebilirsiniz. Dünya siyaseti çocuklarınızı öldürüyor. 
Bunu ekonomi için, iktidar için, ve de kendi düzenlerinin ikamesi için yapıyorlar. 
Sınıf mücadelesi adı altında onlarca ve de binlerce ölü bedenden bir istikrar bekliyorlar. 
Demokrasinin kullanılış biçimi bu.
Âlâ demokrasinin bir kullanım kılavuzu yok. Öğretilen tavsiye bulunan kısmı ise vicdan barındırmıyor. 
Nihayetinde yoksul bırak, ez. Dik duranı vur öldür. Bilgisayar oyunu gibi.
Olanca tuhaf şeyin içinde insanı aramak elbette bana düşmez. Ama yakınmak hakkımı kullanıyorum. Devletler devletin gücü ile çocuklarını öldürürken, susamıyorum. Sözde kendi nesillerinin refahı ve geleceği için muktedir olanlar, muktedirliğin sorumluluğunu uşaklarına bıraktıkları vakit, muktedirlik bitmiştir. Olacakları olabilecekleri bildikleri için bırakırlar çünkü. Sorumluluğu görmemek için kendilerine yalanlar söyleyip yalanlara inanırlar. Yalanlarla marifetin asasını öyle bir sallar ki, ondan gayrı adil kalmadığını düşünürsünüz. Bu asa din, hukuk, bazen de devlet oluverir. Şimdi ki adı demokrasi.
Bu demokrasiyi gördüğüm yerde kusmak geliyor.
Hiç bir hukuk, hiçbir kanun, ve de devlet, ve de din, törenin hakkı yoktur çocuk öldürmeye.
Bu yazıyı anlamayacak "koca adam çocuk mu?" diyecek,


olanlar okumasa da olur..

5/15/2013

Yazıcı ve Çizicilerde İnecek Var.

Yazıcı ve Çizicilerde inecek var.
Rüyacı Baba bir düş koy gönlüme
yazılardan ve çizilerden geride.
Uzunca vakit uzak durdum çocuk kitaplarından. Çocuk kitaplarından demiyleyim yayın evlerinden.
Vakit dar herkesin işi acele. Piyasayı sallamak kitap kitap diye ölen insanları kitaba boğmak için
bir çırpıda iş çıkarmak gerekli ya....devamını sonra yazarım.
Kitaplar mutlu yayın evleri mutsuz etti. Çocuk kitaplarını neden resimlerle süslerler. Kelimeler her şeyi anlatırken çocuklara bu eziyet neden.
Nihayetinde illüstratör denen insan, imgeci, görselleştirişim elemanı, desinatör yada bileği, kara kalemi kuvvetli insan, çizer; adına siz ne derseniz. Ben çizer diyorum.
İstediği ücreti hak etmeyen, gereksiz, sayfalarda fontlardan arta kalan yerleri boş görünmesin diye, doldurmak için şeyler çiziktiren insan.
Bu nedenle kağıtçının ihtiyacı olduğu kadar yada matbaanın ihtiyacı olduğu kadar paraya ihtiyaç duymaz. Fatura ödemez. "Tüccar değildir çünkü" Kağıt kalem almaz. yemez, içmez, aldığı ücret haram, allamadığı ücret kırpılıp kırpılıp yıldız oluyor.
Daha basımda ve projelerde bu varlıkla çalışmayacağınız için. çokta muhatap olmaya, ücretini zamanında ödeyip rahatlatmaya gerek duymazsınız.
Nihayet de yazı ve resim olmadan kâğıt sadece kâğıt.
İnsan şakıyan kuşlardan sıkılır mı. Sıkıldım. Usandım.
Nihayetinde kendim yazmaya kendim çizmeye karar verdim. Çok yetenekli değilim. Vasatım lakin vasat a şans vermek gerek.
Ulaşabileceği noktaya varmaya hayli işi ve sayfası var. Bir dolu resim bir o kadar dolu az kelime. ondan evvel Yüklerden de kurtulmak gerekli ya. Yükleri atmalıyım sırtımdan. Uygun mühlet kapatmalıyım sandığa. Bir süre daha uzak kalmalıyım yayın evlerinden,
öykü masal kitaplarından.
Son dönemde resimlemek istemediğim kitaplar ın içerikleri, bu karara vesilede pay sahibi ama küçük bir pay. Onlara da değinmek istiyorum. Daha doğrusu sebeplerine.
İçerisinde dini ögeler barındıran kitapları çocuklar için uygun bulmuyorum ve resimlemiyorum. Büyükler içinde uygun bulmuyorum ama büyükler o mevzuda tercih yapabilecek konumdalar.
Her öyküden kitap olmuyor. Tarifle resim çizilmiyor. Çocukta bak bu yanlış bu doğru dendikçe hep yanlışı merak ediyor. Çocukluğunu yaşamadan dindar, oyuna başlamadan davut olup oyunun tadını hayli kaçırıyor.  Öyküyü okumak ruhunu mevkini koklamak gerekiyor ne yazık ki; bir macera yaşatmadan netice vermek insanı tatmin etmiyor. Merak hayli ehemmiyetli bir mevzu. özünde çocuk olmak o zekada ve algıda olmak büyüklerin erişemeyeceği bir nokta. Zannetmem ki siz bu zekayı  bir kaç kelimeyi bir araya getirerek çözümleyeceksiniz.
Çıkan işler ise sadece yayın evinin yada yazarın olmuyor. Yazarın, çizerin, yayın evinin ve çocuğun ortak ürünü olması doğru olan.
baskılarına değinmek bile istemiyorum. ne bileyim çocukken kitaplardaki resimlerde kaybolurdum. bir masal bin masal olurdu..

İllüstrasyon (Walter Crane 1886)

4/23/2013

23 Nisan Dünya Kitap Günü


Bilgin babadan yana acımız taze.
Son dönem resimlemek istemediğim kitaplar hakkında yazmaktansa
Bilgin Adalının yazısını paylaşmayı daha doğru buldum. Muhteşem bir kalem uzun yolda,  tek kanat çırpışla uçup gitti. yollara yazdıkları bizimle. sevgiyle...

HADİ BİR ÇOCUK KİTABI YAZALIM


  Kurtla kuzu masalı mı istersiniz, yoksa Pembe Şapkalı Kız mı? O kadar kolay ki günümüzde çocuk kitabı yazmak, yaz yaz yetiştiremez, bozdur bozdur harca bitiremezsiniz.
  Hadi bir çocuk kitabı yazalım birlikte.
  Çocuk kitabı yazmak için konu arayışına girdiğinizde, sonsuz seçenek var önünüzde. Önce bu konuda karar vermeniz gerek.
  Masal mı olsun, öykü mü, hayvanları mı kahraman yapalım, insanları mı? Karagöz mü, Keloğlan mı? Geçmişte mi geçsin, günümüzde mi, gelecekte mi? Perili büyücülü mü olsun, bilgisayarlı uzaylı mı? Din ağırlıklı mı olsun, dünya ağırlıklı mı? Ulusal değerlerden mi söz etsin, evrensel değerlerden mi? Türklerin Anadolu’yu fethetmelerini mi konu alsın, uzayı fethetmelerini mi? Soruları daha da çoğaltabiliriz ama, uzamasın diye kesiyorum burada.
  Yukarıdaki sorular ve benzerlerine vereceğiniz yanıtların her biri, çocuk kitabı yazmada yeni bir yol, yeni bir ufuk açacaktır size. Elbette, “kombine” yanıt da kullanabilirsiniz: “Büyücülü ve bilgisayarlı olsun,” gibi.
  Hadi bunu deneyelim…
  Ahmet… Yok, Ahmet günümüzün moda adlarından değil. Berk olsun kahramanımızın adı… Hadi başlayalım yazmaya:
Berk bir gün internet’te gezinirken ilginç bir web sitesiyle karşılaştı. “Büyücülük konusundaki yeteneklerinizi öğrenmek için aşağıdaki kutuyu tıklayın ve sorularımızı yanıtlayın. Son sıralarda okuduğu Harry Potter kitaplarından çok etkilenmiş olan Berk hemen aşağıdaki kırmızı renkli kutucuğu tıkladı. Bilgisayarın ekranında patlayıp sönen ışık toplarının gezindiği bir görüntü belirdi önce. Sonra, adını, doğum tarihini, adresini, telefon numarasını yazmasını isteyen, çeşitli sorular soran kutucuklar belirdi.
  Berk tüm soruları eksiksiz yanıtlayıp “send/gönder” yazan kutucuğa bastı. Bir anda, bilgisayar ekranında kıyametler kopmaya başladı. Ekran az sonra duruldu ve bir yazı belirdi: “Sen hangi çağın büyücüsüsün? Keşfedilmemiş güçlerin öyle yoğun ki, biz bile şaşırıp kaldık. Kendini tanıt bize…”
Bu yanıtı görünce, çok heyecanlanmıştı Berk.
  Sürdürelim mi yazmayı? Bakın şimdi, burada damardan bir işkembe çorbası var. Tadını çıkara çıkara yazabiliriz. Berk, büyücüler dünyasının kara büyücülere karşı arayıp da bulamadığı o gizli ve en büyük kahraman olabilir. Bilgisayarının elektronik devreleri arasında gezinip en büyük büyü gücüne ulaşabilir. Çok acımasız bir savaş sonunda, kara büyücüyü öldürüp dünyayı çok büyük bir tehlikeden kurtarabilir. Kitap bitti bile.
  Hadi başka bir şey yazmayı deneyelim. Keloğlan’ın Çocukluğu… Daha küçücük bir çocukken, ormana odun toplamaya gitsin Keloğlan…
  “Ben bir küçük Keloğlan’ım
Dağlarda odun toplarım”
diye şarkı söyleyerek bulduğu dal ve odun parçalarını çuvalına dolduran Keloğlan, ansızın, “Kim bu gürültü yapıp da beni derin uykumdan uyandıran?” diye, yeri göğü titreten bir ses duyar. Çevreye bakındığında, gördüğü, yan yana duran, ağaçtan çok iri boy insan bacağına benzeyen iki şeydir. Bir de başını yukarı kaldırır ki, ne görsün, minare boyunda bir dev eğilmiş kendisine bakıyor.
  Tamam, yine damardan bulduk. Keloğlan bütün hünerlerini kullanıp devi aldatır, odun yerine devin hazinesini sırtlayıp yoksul anacığına götürür. Anacığını da padişaha yollayıverir kızını istemeye. Padişah düzenbaz, Keloğlan daha düzenbaz. Sonunda Keloğlan tüm düzenlerini bozuverir padişahın, alıp götürür kızı.
  Bozdur bozdur yaz… Ortalık böyle yüzlerce “çocuk” kitabıyla dolu. Çocuk kitabı değdiniz, kazancı bol inanılmaz bir endüstriye dönüşmüş durumda.
Kitap kutsal bir şeydi benim çocukluğumda, gençliğimde. Şimdi ayağa düşmüş durumda iyice.
İşin acıklı yanı ne biliyor musunuz? Büyük çoğunluğu para kazanmaktan başka bir şey düşünmeyen bu endüstrinin yazarları çoğunlukla gençlerden oluşuyor. Öyle bir hale gelmiş ki bu sektör, birileri bin emekle “Her güne bir oyun” diye bir kitap hazırlıyor, ertesi gün bunun “Her güne bir dua” versiyonunu çıkarıveriyor bir başka yayınevi.
  Çocuklara kitap okuma sevgisini aşılamaya çalışan öğretmenler de şaşkın durumda. Her yıl piyasaya sürülen yüzlerce çocuk (!) kitabının hepsini alıp da okuyamaz ki bir ilkokul öğretmeni…
  Beni en çok, çiçeği burnunda genç yazarların emek harcayıp adam gibi kitaplar yazmaya çalışacak yerde, bu kap-kaç endüstrinin maşası haline gelmeleri üzüyor.

alıntı adresi: http://bilginadali.wordpress.com/