5/10/2009

İğne iplik efendisi.




Mevsim güz, anne kız, merdivenin altı masal, üstü kör imiş. Zaman kul, insan efendi, kedi vezir, fare kral, toprak aç, yoksullar tokmuş. Beklenen olmuş vaka gelmiş insanın avucuna kubur u sürüp ol demiş ve olan olmuş. Marifet i olana pir, parası olana köle düşmüş.
Şarapları ve sevdaları bol, yokuşları yorgun şehrin insanları. Görmek yaşamak nasip oldu ise ne mutlu. Yaşamayanlar, size zor.
Hepimizin teni muhtaç, hepimizin kışı, yazı eline bakar. İdris ten el almak komşu olmak mı maksadı. Bu denli didinmesi çalışması ve susması. Diğerlerinin tezgâhı şaşalı kalabalık ve pazarlıklı. Kimsenin görmediği ama herkesin uğradığı taburesi nede huzurlu. Soba üstünde hazır çaydanlık, yanı başında bakışıyla demler dolduran çırak. bu sessizlik kaç fersah. Astarı gümüş ceketler cepleri boş, içini dolduran insan, kapıdaki kediler ne kadar zengin.





Mezura sı boynunda, iğneliği kolunda, yüzü kumaşta; iğnede, iplikte. Tokluğu masanın ucunda yarım simit yarım bardak çay. Yanına çırak duranın ilk öğrenmesi gereken sessizlik az sohbet çok iş. Malum ilmek ilmek her şey bir eksik bir fazla göze batar dikkat etmeli iğneye ipliğe. Her şey bir ayin gibi başucunda duran kimsenin dokunamadığı radyo ile başlar. Kapıyı açıp selam veren ilk radyonun çaldığı rast, nihavent, rehavi, hicaz, acemaşiran; (ki ete kemiğe ve yaratıcılığa yeter dir.) ile karşılanır. Bir bardak çay kıymetlisine kahve söylenir. İğne ile dikilen kumaştaki ahenk, sohbet e ritim tutar. Yavaş ve dikkatli. Müşteride derdini bir o kadar yavaş ve dikkatli anlatır. Hatta kelimeleri seçerken dahi buna dikkat eder.
Ustanın suskunu müşterinin efendisi makbul üç adımlık dükkanda. Üç adım densekte cümle alemi giydirir. Her birinin yakasına bir iğne biraz iplik yeter. Çözümü olmayan dertlere de akşam kadeh verilir ama buda başka mevzu.
Hiç çocuk olmamış, genç durmamış. Evveliyatı da şimdine benzer. Heykel gibi cam vitrinin arkasında. Bir makinede, bir masada. Cereyanlı ütüler çıkalı pekte kıymeti kalmasada bir kenarda duran kömürlü ütü. Cereyanlar kesilince, el köle o efendi. Birde tepede asılı duran şinanay lamba. Bayram gelmeye az çıkar en nadide kumaşlar. Çırağın cebi dolar gelen gidenden. Nadiren elinde kahvesi dükkan önünde güneşle huzurda. Sonra yine gece iğne aşağıda iğne yukarıda. Mektepli olanlar dahi susar yanında bildikleri bilecekleri unutulur. Kumaşlar örülür, sökükler onarılır, pantolon paçaları kısaltılır, uzatılır. Babaların takımları oğullarına annelerin takımları kızlarına uydurulur. Hası; beden oturunca yetişkin olunca başlar asıl marifet yeni olana temizce başlamak için mi? yıllarca üzerimizde taşıyacakmışız gibi şımarıp; üzerindeki renklerle dokuyla bir tutulduğumuz bayramlık entari.
Sabah ayinle başlar selam alır dükkânın önünden geçenlerden. Besmele ederimi yahut kaç vakitte açar dükkânı bilmeden tertemiz gömleği her zaman ütülü pantolonu; sırtında örgü yeleği; derdi varsa bir kaşı yukarda, her şey sütse huzurda, manalı.


Kumaşlar serilir önünde pamuklu, yünlü, fabrika mezeli, el dokuması, hangisi gönlümüzü okşarsa okşasın, ustanın onayını almadan içimiz elvermez esvap olmasına. İğne aşağıda iğne yukarıda. Mezurası ölçtükçe kalemi yazar deftere, göğüs, kol, yaka…. Defterin içerisinde tüm mahalle. Her bayram,her kış ve her yaz.
Gün kararır. Çırak fırçayı bırakır kapının eşiğine dükkanın önünü süpürdükten sonra. Gocuğunu giyer atkısını sarınır. eli cebinde bahşişleri okşar.
Bayramlaşmak için el açar ustaya; usta vurur çırağın avcuna bir poşet tutuşturur kolunun altına. (gıcırın dan bir takım) çırağın saçını okşar.
— El öpme,İğne iplik efendisi. (çırak bakar usta güler.) Ne zaman ustanın dükkânını devralırsan, o zaman ustanın elini öpersin. Sonrası efendisin el öpme el öptürme.

Kapıdan selam edip evinin yolunu tutarken bilir. Gece uzun gece sessiz. Uzunca süre düşünecektir ve unutmayacaktır bir bayramlık nasihatı, gıcırdan takımı. Marifet olması gerekendir ve ihtiyaçtır. Kolunun altındaki takım işin terbiyesi. Takımın cebindeki bayram harçlığı insanın güzelliği.
Bunları görmek isterseniz; marifetin güzelliği de , iğne iplik efendisi de artık yok.




mayıs 2009

4 yorum:

Zehra Gürgen dedi ki...

Zevk alıyorum yazdıklarını okurken.
Daha sık yazmalısın...

Unknown dedi ki...

teşekkür ederim bende pastalarını yerken alıyorum aynı zevki.

HADİYE dedi ki...

Merhaba Kedi kafa,

Uzun süredir okuduğum en güzel yazı.Beni aldı o zamanlara götürdü yaşattı.Büyünün etkisi sürerken bu dünyadan bir ses "Günaydın Hadiye Hanımmmm" hızla çekip çıkartı.
Tebrik ederim. Yasıl böyle yazabiliyorsunuz??

Sevgiler*

Unknown dedi ki...

teşekkür ederim HADİYE. zaman yettiğince yazmaya çalışıyorum.